Pop müziğinin mihenk taşı, her yaptığı sansasyon olan bir ikon o. Müziği dalgalansa, kariyeri inip çıksa da değişmeyen, azalmayan bir ışığı oldu daima. Öyle çok değişti ki Madonna, adeta başkalaşım geçirdi. Ama şu bir gerçek ki, çağ atladı dünya onunla...
1982 yılında ilk şarkısı Everybody ile piyasa çıkıp, ilk büyük başarısını Holiday ile yakalayan bu kadın için 'pop müziğinin kraliçesi' denmesi boşuna değil. Aslında elektronik ve dans müziğine de el atıp hakkıyla altından kalkan Madonna'nın başarılarla dolu ömründe, fazlası var azı yok ne de olsa!
Hayatındaki karmaşayı stiline de yansıtan, asi Madonna, 2 biyolojik ve bir evlatlık çocuğu olan bir anne ama spora olan derin tutkusu ve kilo takıntısı yüzünden sağlıklı diyemeyeceğim bir genç kız formunda her daim. Zamanında balık ağı çoraplar, tshirt üstüne giyilen sütyenler, kesik eldivenler, kabarık saçlarla dikkat çeken bir genç kızken, kollarındaki deformasyon yüzünden uzun kollulara bürünen, deri ve dantel sevdalısı bir kadına dönen Madonna'nın stili de bir garip aslında.
Sahnede inanılmaz zevkli olan Madonna, günlük hayatında gayet sade ama kırmızı halıda sık sık şaşırıp saçmalıyor bence. Minicik etek ve şortlarını tamamladığı upuzun, seksi çizmelerine ne kadar bayılıyorsam, yoluk, tüylü,abartılı dantelli, baştan savma gece elbiselerine o kadar uyuz oluyorum. Göze sokar gibi taktığı devasa haçları ise alamet-i farikası artık! Hem, yapacak bir şey yok. Her halükarda bu kadını seviyorum!
Like a Prayer klibinde zenci İsa ile öpüştüğü için afaroz edilen, sahnede masturbasyon yapıp izleyenleri şok eden, Jean Paul Gaultier imzalı, göğüslerini açıkta bırakan bir tasarımla podyuma çıkan, gençken, parasızlıktan çektiği soft porno bir filme doğallıkla sahip çıkan bu çılgın kadın, aslında yaptıklarını 1991 yılında çıktığı turnede "Gücümün yettiği her tabuyu yıkacağım!" diyerek gayet net açıklamıştı. Dediğini harfiyen yapan ve belli ki yaşadığı sürece yapmaya devam edecek olan bu kadını bu kadar sevme nedenim de bu işte...
Son olarak bir itirafta bulunayım... İstanbul konserinde, ağzım açık izledim ben Madonna'yı. Her saniyesinden derinden etkilenerek, tüylerim ürpererek, bir şey kaçırırım diye göz kırpmaya korkarak izledim hem de. En sonunda da, Like a Prayer'ı söylerken ağladım zaten. Öyle çocukça, genç kızların "Tarkeeeeeeaaaan!" diye çığlıklar attığı sahneler gelmesin aklınıza hemen! Bana ilham verdiği, teselli olduğu, kafamı dağıttığı, eğlendirdiği tüm o anlardan sonra, bambaşka bir şeydi o an aklımdaki. Kelimelere nasıl dökersem dökeyim, benden başka biri anlayamayacak sanırım. Neyse işte :)
Diyeceğim o ki: İyi ki varsın Madonna! İyi ki doğdun!
Cok guzel olmus bu yazi, bir Madonna hayrani olarak her harfine katildim :) Cok iyi anliyorum konserdeki duygularinizi, ben de ayni durumdaydim. Bir baska gercekten Madonna hayrani olmak ve onu anlamak ^_^ 54 yasinda ama hala bin basar bir cok ikon diye adlandirilanlara :)
YanıtlaSilKonserinde, dunyanin geri kalanina bagira cagira soyledigi gibi: "She's not me!" :))
YanıtlaSil