Başa Dön!

13 Kasım 2011 Pazar

Paris Rayli Sistemi

Oncelikle sunu soyleyeyim ki Paris'i gezmek demek metroyu ve trenleri ogrenmek demek cunku korkunc trafikten kacarak istediginiz yere gitmenizin en kolay yolu bu. Istanbul ya da Ankara'nin aksine, Paris rayli sistemi inanilmaz buyuk! Kaybolmamak icin cok dikkatli olmak lazim :)


Metroya binmek icin oncelikle bilet almaniz gerekli tabii ki. Biletler, metro girisindeki makinelerden satiliyor ve kredi karti ile de odenebiliyor. Ustelik bu biletler trende, metroda ya da otobuste kullanilabiliyor.


Eger sehirde uzun kalacaksaniz, gunluk bilet almak, 10'ar ya da 20'ser bilet almaktan pahaliya geliyor. Zaten Munih, Viyana, Budapeste, Prag gibi pek cok Avrupa sehrine gore oldukca pahali olan biletlerin, gunlukte kazik olmasi moral bozucu. 20 bilete 18 Euro gibi bir rakam verdik biz ki gunluk biletler yanlis hatirlamiyorsam 6 Euro civariydi. Biletlerin 5 gunluk Paris maceramizda bana ve sevgilime tami tamina yetmesi super oldu tabii! :)


Eger siz bol bol inip binecekseniz, bizim gibi yurumekten yana degilseniz gunluk bileti amorti edersiniz. Ancak bunu hic tavsiye etmem. Cunku sehrin guzelliklerini goremezsiniz boyle. Pek cok buyuleyici ayrinti, sehirde dolasirken bir kosede cikiyor insanin karsina. Dolayisi ile tek biletle gezilecek merkeze gidip etrafini yuruyerek dolasmak ve tek biletle kalinacak yere donmek, her acidan en karlisi. Aksama sisen, agriyan ayaklari uzatip bir kadeh sarap icersiniz olur biter :))


Yolunuz Paris'e dustu, biletleri aldiniz... Neredeyse 2 dakikada bir gelen trenler, sizi sehrin en uzak noktasina bile en fazla 2 saatte goturuyor. Gideceginiz yere, rayli sistem girislerindeki yon ve yer tabelalarini izleyerek rahatca yonlenebiliyorsunuz. Ancak metroda garip yerlestirilen tabelalara dikkat etmeniz gerekiyor. Biz aktarma yaparken, bir merdivenin hemen dibindeki levhaya aldanip, merdiveni cikip 5 dakika yurudukten sonra alakasiz bir metroya geldik. "Ne alaka?" diye bakina bakina geri donerken o levhanin merdiveni degil, ileriye dogru yurumeyi isaret ettigini farkettik. Cok sevgili Fransizlar, bunu cikisin dibine koyarak, hic bilmeyen birilerinin kaybolmasina neden olabilecegini dusunememis olacaklar ki, benzeri durumlari bir kac istasyonda daha gorduk. Ancak bu kez o yone atlamadan soyle azicik uzaklasip ileride ayni levhadan var mi diye kontrol etmeyi akil edebildik :)


Metro, orumcek agi gibi sehri sarmis durumda. Gitmek istediginiz her yer icin bir baglantisi olmasi ve aktarmalarin ucretsiz olmasi yol planlarken insani mutlu ediyor. Ancak havaalani, Disneyland ya da Versailles gibi daha uzak yerler icin tren biletleri ayri olarak satiliyor ki bunlar da yaklasik 10 Euro civari...


Metroya binerken, pek cok insan turnikelerden atlayarak ya da cikis kapilarindan kacak olarak iceri girdigini gorurseniz sasirmayin. Her yerde kamera olmasina ve bolca da anons yapilmasina ragmen ozellikle gencler boyle girmekten cekinmiyor. Bisikletini ya da bebek arabasini gecirmek icin mevcut genis kapiyi acan insanlari bekleyip onlarla iceri sivismak refleks gibi olmus Paris'te. Elinde bilet olmasina ragmen acik kapiya yonleniveriyor insanlar. Hatta metroya tek biletle kic kica yapisip 2 kisi girip cikabilmek gayet mumkun ki bunu yapan da cok insan var. Hakkaten garip...


Bu tuyolari veriyorum ancak yapmak biraz cesaret isi. Birkac Euro kar etmek icin denediginiz yontem size 40 Euro'ya patlayabilir! Genelde sabah saatlerinde oldugu soylenen ancak hic denk gelmedigim polis kontrolleri yapiliyormus metroda. Sadece metro ya da trenlerin icinde degil, cikislarinda da bekleyebiliyormus polisler. Biletsiz yakalanirsaniz vay halinize!


Paris'te herkesin cok, cok acelesi var! Dakikligiyle dikkat ceken metroya ragmen insanlar resmen maraton kosar gibi hareket ediyor. Onlarla ayni tempoyu tutturmazsaniz sizi kibarca itekleyen insanlar var her daim. Ayni acele metro turnikelerinde kendini iyice hissettiriyor. Agir valizinizi zar zor surukleyip gecmeye calistiginiz daracik turnike kapilari cat diye kapanip ne kadar cekip itseniz de acilmayabiliyor. O zaman benim gibi sıkı$an valizinizle kalakaliyorsunuz ortada. Arkadan birinin gelip bilet atip, sizinle birlikte kosarak gecmesi gerekiyor o zaman. Saka gibi yahu! :))


Metroya dair en akilda kalan sey ise suphesiz kokusu... Eski olsa da yenilenip, dikkatle bakilan metro aslinda cok pis. Her kosesine hic cekinmeden iseyen ve hatta pisleyen insanlar sayesinde tum metro sidik kokuyor mutemadiyen ki bu da aklimda yarattigim Paris hayalini 2 saniyede mahvetti zaten! :) Nasilsa herkes buna alismis gorunuyor. Fareleri ve bazi duraklarda denk geleceginiz kurbaga sesine benzeyen ilginc sesleri garip bulmamiza sasirmisti Fransizlar. Bizde boyle seyler olmadigini, zaten metromuzun 00.00'da kapanan kucucuk bir metro oldugunu soyleyince de sasirma sirasi onlara geldi tabii. Cunku Paris'te hayat hic durmuyor!


Tatil anilarina metroyu anlatarak baslamak ilginc oldu tabii ama idare edin artik. Sozluk'te bahsi gecince ben de ilk bunu yazayim dedim. Paris'te nerede ne yapilir, ne yenir ve insanlar nasil giyinir kismi yakinda :)

1 yorum: